Geçtiğimiz hafta Şili halkı referandumda yeni anayasayı reddetti. Colorado Yüksek Mahkemesi Donald Trump’ın seçimlere giremeyeceğine hükmetti. Avrupa Adalet Divanı FIFA ve UEFA’nın, Avrupa Süper Ligi kurulması aşamasında rekabetçiliğe aykırı davrandığına karar verdi. Bu birbirinden tamamen farklıymış gibi gözüken üç olayın aslında önemli bir ortak yanı var. Üç durum da toplumun en temel yasasını ilgilendiriyor. Üçü de anayasa ile ilgili. Hepimizin hayatını şekillendiren anayasa kavramının önemi büyük. Anayasa bir toplumsal sözleşmedir. Toplumun her bireyi örtülü kabul ilkesi gereği anayasaya uymayı taahhüt eder.
Darbe anayasasına karşı sivil anayasa
Şili, 1980’de Pinochet’nin askeri diktatörlüğü sırasında yürürlüğe giren anayasa ile yönetiliyor. Sivil yönetime geçildiğinden beri Pinochet’nin kanlı ve baskıcı iktidarının izleri silinmeye çalışılıyor. Son birkaç yıldır da yeni ve sivil bir anayasa yapmak için büyük çaba sarf edildi ancak 16 ay içinde
Şilililer ikinci kez bir anayasa referandumunda “hayır” oyu kullandılar. Şili’de yaşananlar, bir ülkenin kurucu iradeyle anayasa yapma süreci açısından çok öğretici. Anayasa’nın nasıl yapılmaması gerektiği konusunda örnek niteliğinde yaşananlar. Geçtiğimiz sene reddedilen anayasa solcu hükümet tarafından hazırlanmıştı. Kürtaj, internete erişim, temiz hava ve “doğumdan ölüme kadar ücretsiz sağlık” hakkı gibi geniş haklar tanıyan bu anayasa aşırı solcu bulunduğu için kabul görmemişti. Parlamentodaki çoğunluk sağcılara geçince bu sefer de hazırlatılan anayasa aşırı sağcı olduğu için reddedildi. Anayasanın, gücü eline geçiren bir kesimin kendi görüşlerine hitap edecek şekilde topluma dayatılamayacağı görülmüş oldu.
Trump’ın yargılanma süreci uzayacak
6 Ocak Kongre Baskını’nın azmettiricisi olmakla suçlanan Trump’ın başı federal ve eyalet yargısıyla dertte. Colorado Eyalet Yüksek Mahkemesi, Trump’ın “başkaldırı ve isyan” suçunu işlediği gerekçesiyle isminin oy pusulasında yer alamayacağına karar verdi. ABD’nin federal yapısından mütevellit nihai kararı ABD Yüksek Mahkemesi verecek. Trump bu süreci olabildiğince uzatmak istiyor ve geçtiğimiz hafta küçük de bir zafer kazandı. ABD Yüksek Mahkemesi, Trump’ın davasının hızlandırılarak gündeme alınmasını kabul etmedi. 200 yıllık ABD Anayasası sadece 7 maddeden oluşur. Kapsamlı istişareler, eyaletlerin karşılıklı tavizleri ve nihayetinde geniş bir basın kampanyasıyla halkın ikna edilmesi süreci sonrası ortaya çıkan bu anayasa hâlâ kuvvetli bir şekilde ayakta duruyor.
AB Anayasası?
“Futbol asla sadece futbol değildir” demiştir
Simon Kuper. Modern çağın gladyatörlerinin getirileri milyarlarca dolarlık bir piyasayı oluşturuyor. Muazzam yayın gelirleri, bahis kazançları futbola siyasi bir boyut katıyor. Futbol üzerinden Avrupa Birliği’nin uluslarüstü yapısı tartışmaya açılabilir zira Avrupa Adalet Divanı’nın yetkilerinin sınırı kurulduğu günden beri büyük tartışma konusudur. AB üyesi ülkelerin egemenliklerini sınırlayan bir yüksek mahkemenin varlığı, AB’nin Avrupa Birleşik Devletleri’ne dönüşmesine karşı çıkanları epey rahatsız etmektedir. AB’nin bir anayasası olması hususundaki çabalar şimdilik başarıya ulaşamadı. 2003’te Avrupa’nın Geleceğine İlişkin Konvansiyon toplanmış ve
bir Avrupa Anayasası hazırlamıştı. Halkın dahil edilmediği, profesyonel politikacılar tarafından hazırlanan bu anayasa, 2005’te Fransa ve Hollanda’da yapılan referandumlarda reddedilince rafa kaldırıldı. Yerine 2007 yılında Lizbon Anlaşması getirildi.
Anayasa rejimin kullanma kılavuzudur. Alman siyaset bilimci Jurgen Habermas anayasa yapılırken sürecin demokratik ve katılımcı olması gerektiğine vurgu yapar. Amerikalı meslektaşı John Rawls adalet teorisinde ‘cehalet örtüsü’ kavramını geliştirir. Bu benzetmeye göre bireyler toplum sözleşmesini düzenlerken kendi kişisel konumlarını bilmiyor gibi davranmalılardır. Örneğin zengin bir iş adamı mı yoksa asgari ücretle çalışan bir işçi mi, ünlü bir film yıldızı mı yoksa cezaevinde bir mahkum mu olacakları hakkında en ufak bir bilgisi olmayan bireyler, daha objektif ve adil kararlar verebilirler. Tepeden inme dayatmalarla, darbecilerin baskılarıyla değil, halkın her kesiminin katılımıyla, demokratik koşullarda bir anayasa yapma fırsatı ayağına gelen uluslar bu şansı mutlaka kullanmalıdırlar.